14 Ağustos 2010 Cumartesi

Bunu Yazmazsam İçime Oturacak

Benim bu ara en çok takıldığım konulardan biri tarz ve hayat görüşü bakımından tamamen materyalizmi,apolitik olmayı,cıstak pop kültürünü artı umarsızlığı iliklerine kadar benimsemiş kimselerin (ki bunları yazarken bi kaç tanım daha belirtecektim ki duygularıma gem vurdum) şu Facebook diye adlandırdığımız portalda önemli edebiyatçıların ve sanatçıların eserlerini 'paylaşmak' adı altında kendilerine etiket hatta maal etmelerine deyim yerindeyse ayar olmuş durumdayım.Bu hususta en çok gümbürtüye gidenlerden biri de Küçük İskender.Son derece saygın bir şair/yazar olan Küçük İskender'in değerli yapıtlarını bu süs bebeği kızlarımız/ibiş oğlanlarımız ne idüğü belirsiz tuhaf gruplardan (muhtemelen ilk iki dizesini okuyarak) araklayarak kendi profillerine bi güzel yerleştiriveriyorlar.İyi güzel yerleştirin abiler ablalar ama durun bakalım bu adamın hayat görüşü neymiş neyi sever neye sövermiş,popüleriteye karşı bakışı nasılmış(!) Hem yazdıkları öyle herkesin rahatlıkla kavrayıp bünyeye sindirebileceği şeyler değildir bayanlar,baylar.
   Bu mevzu şöyle bir kenara dursun son zamanlarda her profesyonel fotoğraf makinası satın alanların kendi adlarına bi anda vahiy tadında 'photography' indirmesine diyecek söz bulamıyorum,bulamıyorum çünkü damarlarım kabarıyor sinirden gözlerim seyiriyor.Kendim icra ettiğimden değil fakat fotoğrafçılık dediğimiz mesleğin ne kadar zor olduğunu gördüğüm yakın çevremden anladığım kadarıyla onlar bu durumdan bana kıyasla kat ve kat rahatsızlar.Zaten bi kere fotoğrafçı olabilmek için elbette makina almak lazım ama sanki bana biraz da üzerine vizyon serpiştirilmesi gerekiyor gibi geliyor (!)  Yani diyceğim o ki fotoğraf dediğin şey aslında konuşan bir şeydir ve bu zevzek arkadaşlarımız maalesef fotoğrafın dilini kör bıçakla kesmektelerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder