7 Aralık 2010 Salı

TV

 Çok fantastik şeyler görüyorum bu aralar.Toplum halinde tavşanın peşine takılıp bir Alice çukuruna düşüyoruz.Aptallaşıyor,kafası çalışanları da aptallaştırıyoruz.Yıllardır klasikleşen ''okuyanı/sorgulayanı ayıplama kumpanyası'' ben büyüdüm,hala eskimedi.
  Yükselen değerler konusunda muzdaribim.Reklamlar,diziler tabi ki bunların handikapı aptal kutusu...Örneğin yıllardır kanser hücresi gibi eğitimli/eğitimsiz kendine toplumda yer edinememiş herkesin üstüne leke gibi yapışan mafyatik televizyon dizileri karakterleri.Bu adamlar çok enteresan; zaten televizyon icat edildiğinden beri oynuyorlar,bölüm başına bin,iki bin kişi falan ölüyor sırf Türkiye değil,İsrail,Filistin,Irak gibi sıcak hattaki ülkelerin de nüfusunu yarıya indirmeyi başardılar.Domates kasalarında el bombası taşıyıp,sanki her gün yaptıkları sıradan işlermiş gibi ülkeyi kurtarmaya giderken yolda durup kebapçıya giderek yemek üzerine bir de künefe yiyebiliyorlar.Çok doğaüstü...Lise çağını geçmiş hatta neredeyse yüzü kırışmak üzere olan zavallı aktör ve aktristlere inatla okul sıralarında dirsek çürüttürüyorlar.Tuhaf entrikaları bulundukları cemiyet hayatını karıştırıyor falan filan...Materyal dünyanın yan tesirlerinden biri de  televizyonun empoze ettiği bu karakterlerin ciddiye alınıp realize edilmesi.Kaç kişinin İstanbul gibi metropol ve karma bir kentte elinin altında yalısı var?Medya ve televizyon kanalıyla özendirilen hayatlar ise son derece yapay ve üzgünüm ama yemiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder